En zengin kamera koleksiyonu artık Bakırköy’de

52 yıllık kamera koleksiyonunu sergileyen Hilmi Nakipoğlu, fotoğraf makinelerinin insan belleği gibi anılara şahitlik ettiği felsefesiyle yola çıktı. O koleksiyon, şimdi Kültür Bakanlığı çatısı altındaki bir müze olarak halkın hizmetinde

ŞEVKİ TERZİOĞLU

Türkiye’nin en kapsamlı kamera müzesi, 28 Eylül 2022 tarihinde İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın katılımıyla açıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tescilli koleksiyon, Art Nouveau tarzındaki yeni binasıyla şehrin kültür noktalarından biri oldu. Müze, antika değerinde birbirinden farklı dönemlere ait makinelere ve pek çok fotoğraf sanatçısının eserine ev sahipliği yapıyor. Müzenin kurucusu iş insanı Hilmi Nakipoğlu, kendisiyle müze ve koleksiyonu üzerine yaptığımız söyleşide,

ÇEYİZ SANDIĞINDA BAŞLAYAN FOTOĞRAF AŞKI

Tüccar bir babanın ilk çocuğu olarak 1948 yılında Gaziantep doğan Hilmi Nakipoğlu, baba mesleği nedeniyle ailesi ile birlikte 1958 yılında İstanbul’a geldi. İlkokulu Fındıkzade’de bitirdi. Şehremini ortaokulundan sonra özel İstanbul Kolejinden mezun oldu. Fotoğraf olan tutkunluğu bir paket fotoğraf kartı, birkaç tane negatif ile karanlık oda olarak kullandığı annesinin çeyiz sandığının içinde başladı. Kendi deyimi ile büyülendiği ilk çalışmalarından sonra biriktirdiği harçlıkları ile Ferrania marka kamera alarak fotoğrafçılığa adım attı. Tutkusu vatani hizmetinde de devam etti. Askerlik dönüşü babasının mesleği esnaflıktan inşaata dönmüştü. O da bu yolu takip ederek müteahhit oldu. Atatürk’ün “Benim size en büyük mirasım İlim ve akıldır” sözünü hayatı boyunca kılavuz kabul ettiğini belirten Hilmi Nakipoğlu, 35 yıllık İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) üyeliğinin yanı sıra ana okuldan üniversiteye kadar pek çok özel eğitim kurumunun da sahibi.

Fotoğraf makinesi koleksiyonu yapmaya ne zaman başladınız?

Fotoğraf makinelerinin bir insan gibi ayrı ayrı belleği olduğunu ve anılara şahitlik ettiğini anladım. 70’li yıllarda bu felsefeyle yola çıkarak fotoğraf makinesi koleksiyonuna başladım. Satın alma yoluyla 93-94 yılına kadar elimde 450 fotoğraf makinesi oldu. Topkapı surlarının dibinden başlayan, Beyazıt’taki çınar altına kadar devam eden. Oradan da Sirkeci’de Hayyam pasajı ve Bahariye’nin arkasında eskiciler. Bazen denk gelir iki tane alırsın ya da hiç alamazsın. Sigaranın dumanını yel alacaktı parasını el alacaktı. El almadı böyle bir koleksiyonum oluştu. Küçük yaştaki çocuklara haydi çocuklar koleksiyon yapalım diyerek onların beyinlerini yıkıyorum. Zehirliyorum ama nasıl bir zehir; faydalı bir zehir.

Koleksiyon oluştururken ilginç bir anınız oldu mu?

25 yıldan daha önce, henüz müzeyi kurmamıştım, Topkapı surlarının dibinde bir gövde ve film şaseleri buldum. 1915 Stereo İKA marka olduğunu anladığım makinenin iki deliği vardı. Film ebatları da 4’e 4 iki kare yan yana göz gibi düşünün. Gövdesi ahşap ve deri kaplama. Lensler ile Deklanşör ve Vizör grupları da yok. Ama arkada 3 tane film yükleme şasesi var. Bir hafta sonra Kadıköy, Bahariye Caddesi ve Moda’daki antikacılara gittik. Arkadaşımla beraber içeriye girdik. Etrafa bakarken camekân içinde bir hafta evvel aldığım stereo makinenin lens gurubunu gördüm. Olmaz böyle hocam ya! Parçalanmış yani organ mafyasının eline düşmüş gibiydiler. Eve getirdim orijinal parçası ile monte ettim ve şimdi girişte müzemde duruyor.



ÇEYİZ SANDIĞINDA BAŞLAYAN FOTOĞRAF AŞKI

Koleksiyon kaç parçadan oluşmakta?

Kültür Bakanlığı’nın envanterine kaydettirdiklerim 900-1000 civarında. Elimdeki en eskisi 1896 model. Müteahhit adıyla iki oda bir salon diyorum. Müzeye koymadığım ama elimde olan 150-200’e yakın makinem daha var. Hatta niyetim de buraya gelemeyenler için bir seyyar sergi yapmak. Şimdi elimizde telefonlarımızla dijital fotoğraf çekiyoruz. Bir de ilk fotoğraf ne zaman, nerede, nasıl çekilmiş. Örneğin Fransa’da bir çatı fotoğrafı 8 saatte çekilmiş. Oradan başlayan fotoğrafın gelişimini, filmini, makinelerin değişimlerini ve buraya kadar nasıl geldiğimizi anlatmak istiyorum. 8 saatte çekilen bu fotoğraf dünyada ilk kalıcı fotoğraftır. Arap bilim adamı İbn-i Heysem optik ve karanlık oda üzerinde ilk çalışan bilim insanıdır. Daha sonra Fransız kimyager Nicéphore Niépce’dir. 13 yıl aradan sonra 1839 yılında Louis Daguerre ilk insanlı fotoğrafı 8 ile 9 dakika içinde çekiyor. 13 yılda 8 saatten süre bu kadar kısalıyor. Gelişime bakın! Bu müzeler nereden nereye geldiğimizin göstergesidir.

‘HEDEFİ OLMAYAN GEMİYE RÜZGAR FAYDA ETMEZ’

Kamera müzesi kurma fikri nasıl oluştu?

25 yıl evvel sadece fotoğraf makinelerinden oluşan ilk müze kurucusu benim. Evde 450 makineyi vitrinlerimde biriktirdim. Hani hedefi olmayan gemiye rüzgâr fayda etmez derler. Hedefi koymuştum, müze kuracağım. İlk nüvesini Silivri’de annemin adına bir anaokulu yaptığımda attım. Orası yüksek tavanlı tek katta 250-300 metre kare alandı. Buradaki üç katın içinde yer alan kameraların hepsi oradaydı. 97’de müzemi ilk açtığımda Milli Eğitim Bakanlığı’na dedim ki, farkındalık olması için sizinle eşgüdümlü olarak zihinsel engelli çocuklarımın vakfı ile kamera koleksiyonumu da buraya kuruyorum.

Müzenizin şimdi ki yerini nasıl kurdunuz?

Çocuklarıma dedim ki müzem için yeni bina bakacağım. Beyoğlu’nu ve Balat’ı seviyorum bir de Galata’yı çünkü tarihi bölgeler. Balattaki binalar 40-50 metrekare yerler. Çok güzel kalem işlemeleri olan bir yer bulduk. Binaya hayran olduk. 19 Nisan 2019 ‘da buraya geldik. 2 yıl kadar bu bina Müjdat Gezen Sanat Merkezi olarak hizmet etmiş. Duyduk ki Müjdat Gezen’in kızı yurt dışında ve satmak niyetinde imiş. Bir gün sonra geldiğimizde satılık levhası indirilmişti. Kısmet ama ne zamana kadar kısmet dedim. 2019’un Aralık ayında bu binayı satın aldım. Burayı çocuklarımın adına aldım. Büyük 50’sinde, bir küçüğü 44’ünde. Büyük gelinim geçen gün bana bir kimlik gönderdi. İstanbul Üniversitesi’nde bu konu üzerine uzaktan eğitim alıyor. Hayrola dedim? “Baba biz sahip çıkacağız müzenize” dedi.

‘SİZDEN ATATÜRK FOTOĞRAFLARINI ÇEKEN MAKİNE İSTİYORUZ’

Taşındığım günün bir gün sonrası Canan isminde bir hanım aradı. Dedi ki, “Büyük Şehir Belediyesi Atatürk fotoğraflarının hikâyeleri adlı sergi ve bir kitap hazırlıyor.” İyi harika dedim. “Sizden Atatürk fotoğraflarını çeken makine istiyoruz.” Bende de Atatürk’ü çeken makinenin kardeşleri var. Burçak Madran isimli müzeci bir hanımefendi, İBB sanat danışmanlığından Cengiz Özkarabekir ile birlikte Canan Hanım geldiler. İki makine seçtik. Bir tanesi 1932 model Laika. Selahattin Giz Atatürk’ün fotoğrafçılardan bir tanesi. Zaten Atatürk’ü fotoğraflayan 18 fotoğrafçı var ve üçü yabancı. Kültür A.Ş. tarafından basılan “Atatürk Fotoğraflarının Hikâyeleri” kitabını almanızı tavsiye ederim. Diğer makine de hemen içeride. Üçayağı ile beraber büyük bir makine ve onun için özel cam yaptılar. İstiklal’de 6 ay boyunca sergilendi. Demek ki sonuç olarak iyi ki varmışız. Bugün dönem filmleri nasıl çekiliyor? Çöpçüler sayesinde çekiliyor.

Aydınlık okuru için son sözleriniz neler?

Günleri, yolları Aydınlık yol olsun. Aydınlık okuyanlara sağlık ve mutluluklar diliyorum. Sizlere de çok teşekkür ederim.

Kaynak : https://www.aydinlik.com.tr/haber/en-zengin-kamera-koleksiyonu-artik-bakirkoyde-354104